Budizm’de huzur düşük mutluluk seviyesini temsil eder. Duragan oldugu kabul edilir. Mutlulugu amaçlamak ögretilir.. huzur güzeldir ama bazen insanı durdurur gerçekten de..
Biraz bakındım Budizm’e şöyle bir sözle karşılaştım:
“Bütün mutsuz olanlar, yalnız kendi mutlulukları peşinde koşanlardır. Bütün mutlu olanlar ise başkalarının mutlu olması için çalışanlardır.”
Bakıyorumda son dönemde kendimle ilgilenemeyecek kadar başlarıyla ilgilendiğimdenmidir bilinmez oldukça huzurlu ve mutluyum. Yeniden doğmak gibi birşey, unuttuğun şarabın sıcaklığını yeniden hissetmek, çayın kokusunu sevmek, güne başlarken yatakta miskinlik yapmanın huzuru, sarılmanın verdiği huzur ve en önemlisi birşeyler yaratabilmek.
Ve kendini yeniden tanımak. Tanımak dedimde kendime dair bazı kısır döngüleri keşfettim, ben yarattıkça mutlu, mutlu oldukça yaratabilen birisiymişim. Ufacık ama ufacık şeylerden mutlu olduğumu gördüm. Cep telefonuma hiç tanımadığım birisinden gelen bir teşekkür mesajı yada bir filmdeki bir sahnenin güzelliği. Uzaklaştığım çok şey olmuş.. kaybedipte bulunan eski bir fotoğraf gibi. Tanıdık ama bir o kadarda yeni. Yeniden yeniden keşfediyorum notaların güzelliğini, nargilenin tadını, yağmurun soğukluğunu, rüzgarın serinliğini… her damlada kendime geliyor. Huzurumun içinde kayboluyorum. Kayboldukça daha yaratıcı, yarattıkça daha mutlu oluyorum.
Ben büyük şeylerle mutlu olmayan birisiyim bunuda gördüm. Başkalarının çok önemsediği şeylerin benim için sadece araç, başkaları için sıradan olan şeylerin benim için huzur olduğunu gördüm. Sımsıkı tutulan bir elin beni nasıl kendime getirdiğini gördüm. Kaybedilen inançların kaybediş değil, daha sağlam değerler için yer açtığını büyümek için yaprak dökmek gerektiğini öğrendim. Senin dalın gövden olan şeylerin zamanla dökülmeyip dahada güçlenip seninle büyüdüğünü gördüm.
Benim 5 dk mı alan bir mailin bir insanı hayata bağladığını gördüm. Birçok insanın hayal dediği şeyleri gerçekleştirebildiğimi, onları gerçekleştirken kendi gerçeklerimi bulabildiğimide gördüm. İnsanlık adına hep birşeyler bırakmayı planlayıp bir hayal gibi görünmesine rağmen bunları gerçekleştirmeye başladığımı gördüm. İlerde çıkartacağım kitabın adını şimdiden bulabildiğimi gördüm.
Daha çok şey gördüm… görmek güzel şey. Bakmak değil , görmek.
Ve görüyorumki insan mutluyken yazacak pek birşey bulamıyor. Paylaşmakta istiyor, paylaşımı yazılarla değil, sözlerle, bakışlarla, dokunuşlarla, nefes alarak dibine kadar yavaş yavaş sindirerek yaşamak istiyor.
Her zaman dediğim gibi
“Kalbini engelleme, engelleri kaldır!”
Bu arada blogda çalan müzikleri merak ederek mail atanlar için parçaların listesi;
Charles Aznavour – Une Vie D’amour
Notre-Dame De Pais – Belle
Michel Fugain – Une Belle Histoire
Herve Roy – Emmanuelle
Charles Aznavour – La Boheme
J. Birkin & S. Gainsbourg – Je T’aime
Edith Piaf – Sous Le Ciel De Paris
Monica Molina – Pequeño Fado
Noir Desir & Manu Chao – Le Vent Nous Portera
Joe Dassin – L’ete Indien
Yann Tiersen – Sur le Fil
Pink Martini – Je ne veux pas travailler
Marie Laforet – Manchester et Liverpool
hayal etmek… ayrı bir huzur veriyor insana.. helede hayal ettiğin duyguları senin yerine yakın çevrendeki sevdiklerin bile yaşasa ..ona da mutlu oluyorsun…. ya da mutlu olmak istiyorsun … ama öyle bi an geliyoo.. bu duyguya kıskanmak deniyosa eğer… evet ben yaşayamadığım bu duyguları gördüğümde kıskanıyorum …
yazılarınızı zaman buldukça okuyorum ve çok beğeniyorum özellikle bu yazınz çok güzel yüreğinize sağlık
Kalana kal,gelene gel,gidene git denmez..
Önemli olan hayatımızdaki gel-git leri hakkettikleri gibi karşılamak..Hergün yine yeniden doğabilmek, var olabilmek..İnsan olmanın en güzelini, duyguları yaşayabilmek..Bir tebessümdeki sihri görebilmek..Görebiliyorsak farkındaysak canımız acıyor ağlıyorsak, gülüyorsak salıncakta sallanmak gibi heyecanla kaplanıyorsa içimiz,gazeteden yapılmış bir kese kağıdını merakla okuyarak ilerliyorsak…
Görebiliyorsak, kendimizin farkında isek ne mutlu bize..
Teşekkürler