İnsanları etkileyen gizli unsurlar hep ilgimi çekmiştir. Ve bunları doğru şekilde kullanmak bütün insan ilişkilerinde güçtür. İlişkilerimde oldukça faydasını gördüğüm bir konuda bahsedelim biraz… “vücut dili”. Çoğu insan aslında bilinçsizce bunu kullanır tıpkı hayatında hiç gülümseme görmemiş kör bir çocuğun gülümsemesi gibi. Fakat eğer siz bunu bilinçli kullanırsanız karşınızda ki insanı ya da insanları kısa sürede etki alanınıza alabilirsiniz. İnsanlar ağzınızdan çıkan sözlerle sizi anlamaya çalışsalarda büyük oranda vücut dilinizle sizinle iletişim kuruyorlar. Karşınızdakinin vücut dilini gözlemleyerek sözlerle maskelenen düşünceler varsa ortaya çıkartabilir ya da iletişiminizi hızlandırıp karşınızdakini daha kolay etkileyebilirsiniz.
Herkesin kendilerine ait kişisel bir alanı vardır. Kişisel alanlarımız etrafımıza oluşturduğumuz belli büyüklükteki boşluktan oluşur. Bunun ölçülebilir bir büyüklüğü yoktur. Bu görünmez boşluklar kişiden kişiye değişir. Yetiştiğimiz alanın sıkışıklığı veya genişliği bunu etkileyn unsurlardan birisidir. O yüzden bir insanın sosyolojik olarak bulunduğu yerler bu alanın belirlenmesinde önemli rol oynar. Tıpkı evimizde beslediğimiz evcil kedimizle, Afrika’nın uzak bölgelerinde yetişmiş bir aslanın kişisel alanları da doğal olarak farklılık gösterir.
Kişisel alanı bu kadar önemli yapan ise kimse kişisel alanına girilmesini sevmez aksine bundan rahatsız olur. Bazı yerlerde rahatsızlık veren bu alan 40 ile 60 cm arası olarak geçer. Ve bu ölçüler içine girildigiğinde insanlar rahatsız olurlar. Sadece anne, baba, kardeş, sevgili, eş gibi duygusal olarak çok yakın bulduğumuz kişilerin bu alana girmelerine izin veriririz. Bu durum fizyolojik olarakta etkiler ve kişisel alanına giren kişinin daha fazla kan pompalanmasına, kendinizi güvensiz ve gergin hissetmesine neden olur. Eğer birde konuşuyorsanız dikkatinizi sizin üstünüzde toplayamaz çünkü bu yakınlığı insan 2 şekilde yorumlar. Bunlardan birincisi ya çok yakın akraba veya arkadaşımızdır veya bize cinsel olarak yaklaşmaya çalışmaktadır. İkincisi de ki yeni tanıştığınız birisinin kişisel alanına girdiğinizde bir saldırı ya da tehtitkar bir durum olarak algılar. O yüzden yeni tanıştığınız insanlara rahat bir izlenim vermek için mesafenizi iyi ayarlayın. Sıcaklığı fiziksel yakınlıkla degil el sıkışınızdaki güvenle, göz temasınız, mimikleriniz ve geriye kalan vücut hareketlerinizle sağlayın.
Kişisel alanın dışında insanlar bulundukları ortamlara göre 2 adet daha mesafe koyarlar bunlara “sosyal alan” ve “ortak alan” denir. Ortak alan daha çok geçici iletişimde olmak zorunda kaldığımız kişilerle aramıza koymuş olduğumuz mesafedir. Bir sebepten dolayı birlikte olmak zorunda olduğumuz yabancılardır. Postacı, bakkal, çalıştığımız iş yerine yeni başlamış bir kişi bize ancak bu alanın müsade ettiği 120-210 cm lik mesafe kadar yaklaşabilir. Masa, sehpa vb. engellerle bu alanımızı korumaya gayret ederiz. İş görüşmeleri sosyal alanın en çok kullanıldığı yerdir. Ortak alan ise bir topluluğa hitap ettiğimizde ya da kalabalık bir grubun içine girdiğimizde paylaştığımız mesafemizi oluşturur. İnsanlara izin verdiğimiz yakınlık en fazla 3 metredir. Özellikle cafe, restaurant, park vs. gibi yerlerde en çok bu alanımızı kullanma ihtiyacı hissederiz. Bu gereksinimdirden ki cafe vb yerlerde insanlardan en uzak mesafedeki masayı veya sandalyeyi tercih ederiz.
Bu alanlarının kullanımını özümsedikten sonra anahtar noktalara geçebiliriz. Göz teması ikili ve toplu ilişkilerde çok önemlidir. Bu hem kendinize olan güveninizi hemde karşınızdaki kişiye olan ilginizin göstergesidir. Bunu duruma göre hafif bir gülümseme ve yumuşak kaş mimiklerinizle karşınızdaki kişide olumlu duygular uyandırabilirsiniz. Genel olarak insanlar bilinçsizce konuşurlarken kendisine bakılmamasından rahatsız olurlar. İş yerinizde patronunuz yüzünüze bakmadan sizden birşey istiyorsa ya da siz bir konudan bahsederken sevgiliniz maç izliyorsa bunlar sinirinizi bozar. Bu sinir bozan durumların tam tersini gerçekleştirdiğinizde karşınızdaki insanı oluşturduğunuz olumlu duygular sayesinde daha rahat etkiniz altına alabilirsiniz.
El, kol, vücut ve ayaklarınıza gelirsek, el-kol hareketleriniz çok önemlidir. Birisiyle tanıştığınızda elinizi nasıl tuttuğunuz, kambur durup durmadığınız, bacağınızı titretip titretmediğiniz, ayaklarınızı içe çevirip çevirmediğiniz karşı tarafın sizin hakkındaki düşüncelerini gizli şekilde etkiler. El şıkışırkenki kıvam çok önemli eğer çok sıkarsanız can sıkabilir bu durum fakat çok hafif ucundan tutarakta sıkmamanız gerekir buda güven uyandırmaz. Tam kıvamında bir şekilde eli kavrayarak gözlerine bakıp hafif bir gülümsemeyle “merhaba” demeniz yeterlidir. Zaten el sıkışmanın tarihine baktığımızda dost olduğumuzu, elimizde bir silah olmadığını göstermek için olduğunu görürüz. Ellerinizi belinize koyarak konuşmayın bu saldırgan bir tavırda olduğunuz anlamına gelir eğer nedensiz yere karşınızdaki bu şekilde duruyorsa uzak durun. Vucudunuz dik olsun fakat abartmayın bunu çünkü fazlası ukala insan görüntüsü yaratır. Vücudunuzu mutlaka konuştuğunuz kişiye doğru ayarlayın genelde bu bilinçsiz şekilde gerçekleşir. Kalabalık bir ortamda size dönük birisi varsa bu sizinle ilgilendiği anlamına gelir. Eğer oturarak konuşuyorsanız bacağınızı titretmeyin stresli olduğunuzu gösterir eğer karşınızdaki bunu yapıyorsa stresini azaltmak için espiri yapabilir yada konuyu değiştirerek rahatlamasını sağlayabilirsiniz. Bacaklarınız içe dönük ise içine kapanık ve güvensiz olduğunuz izlenimi yaratır.
Diğer küçük tüyolar ise; asla yalan söylerken burnunuzla kulağınızla temasa geçmeyin, karşınızdaki geçiyorsa büyük olasılıkla yalan söylüyordur. Karşınızdaki kişi ellerini ovuşturuyorsa sizden bir beklentisi olduğu anlamına gelir eğer olumlu bir cevap vermeyi düşünmüyorsanız konuyu değiştirerek ortamdan uzaklaşın. Birisi konuşrken asla yere ya da başka bir yere gözünüzü kaçırmayın bu sıkıldığınızın göstergesidir göz temasını sürdürün. Bunları kendi gözlemlerinizle dahada çoğaltabilirsiniz.
İnsan ilişkilerinde bütün bunları uygularken ilginizi belli etmekten asla çekinmeyin, ailesini ya da ona dair sorular sormak yalakalık gibi algılanır ve insanlar genelde yapmazlar fakat aksine ilgilenilmek her insanın hoşuna gider. Önemsediğiniz insanlar hakkında detayları hatırlamaya çalışın ya da dolaylı şekilde bu bilgileri edinerek gerekli yerde kullanıp ona karşı ilgili olduğunuzu göstererek olumlu duygular oluşturabilirsiniz. Bir iş görüşmesine gitmeden görüşeceğiniz kişi hakkında bilgi edinmeye çalışın, konuşma sırasında konuşulanları hobileri, yaptığı bir spor dalı vb gibi daha sonra kullanmak üzere kafanıza kazıyın. Daha sonra atacağınız bir bilgilendirme maili ya da bir davet size karşı bakışını değiştirecektir. Özel günlerin sizin için anlamı olmasa bile insanlara bir mesaj, mail ya da daha etkili olması için telefon açın bu yalakalığınızı değil karşınızdakini düşündüğünüzü gösterir ve dolaylı olarak sizde kendinizi hatırlatmış olursunuz.
Sevgilinizin ne sevip sevmediğini, nelerden hoşlanıp hoşlanmadığını bir an önce öğrenmeye bakın ve ya da yeni tanıştığınız/tanışmak istediğiniz kişi hakkında bilgiler edinin ve tercihlerinizi bu bilgilere göre düzenleyerek size karşı daha ilgili olmasını sağlayabilirsiniz.
Bunları kullanırken erkeklerin tek dez avantajı kadınların annelik iç güdüsünden dolayı bilinçsiz vücut dili kullanımına daha yatkın olması. Fakat kontrollü hareketlerle bu farkı kapatabilirsiniz. Bahsettiğim bu konuları kontrol altında tutarak ikili ya da toplu bütün ilişkilerinizi istediğiniz yönde yönlendirebilirsiniz.
Oyunculukta vücut dilinin önemi çok büyük…
Shakespeare doğru oyunculukta vücut dilinin nasıl olması gerektiğini Hamlet’in replikleriyle oyunculara anlatıyor…
Oyuncu ve oyuncu adayları için önemli olan bu tiradı sizle paylaşmak isterim..
“Verdiğim parçayı, ne olur, dediğim gibi, rahat, özentisiz söyle. Çünkü birçok oyuncular gibi söz parlatmaya kalkacaksan, mısralarımı şehrin tellalına okuturum daha iyi. Elini kolunu da havalara savurma öyle; ölçüsünde, tadında bırak her şeyi. Duyduğun coşkunluk bir sel, bir fırtına, bir kasırga gibi de olsa, onu dindirecek bir hava bulmalı, buldurmalısın. Doğrusu, yürekler acısı geliyor bana gürbüz bir delikanlının, takma saçlar sakallar içinde, bir acıyı yüreğini paralarca, didik didik ederce bağırıp halkın kulaklarını yırtması; o halk ki çoğu kez anlaşılmaz, dilsiz oyunları, gürültü gümbürtüyü sever. Bir oyuncu Termagant’ın kendisinden daha yaygaracı, Nemrut’tan daha nemrut oldu mu, hak ettiği şey kırbaçtır bence. Bu hallere düşme, rica ederim.
Fazla durgun da olma; aklını kullanıp ölçüyü bul. Yaptığın söylediğini tutsun, söylediğin yaptığını. En başta gözeteceğimiz şey, yaradılışa, tabiata aykırı olmamak. Çünkü bunda sapıttık mı tiyatronun amacından ayrılmış oluruz. Doğduğu gün de, bugün de tiyatronun asıl amacı nedir? Dünyaya bir ayna tutmak, iyilerin iyiliklerini, kötülerin kötülüklerini göstermek, çağımızın ne olup ne olmadığını ortaya koymak. Gerçeği büyütmek ya da küçültmekle bilgisizleri güldürebilirsiniz, ama bu bilenleri üzer; oysa bir tek bilgili dost, bilgisiz bütün bir kalabalıktan daha önemli olmalı sizin için.
Ah ben öyle oyuncular gördüm ki sahnede, öyle beğenilen, alkışlanan oyuncular gördüm ki, günaha girmeyeyim ama, değil Hıristiyan, değil Müslüman, insan bile değillerdi. Öylesine şişirme, uydurma hallere giriyorlardı ki, dedim bunları tabiatın kaba işçileri yaratmış olmalı, insan yapıyorum derken insanlığın berbat bir kopyasını yapmışlar.
Az çok değil, iyice yenmeli bunu. Sakın söyleyeceklerinden fazlasını söyletmeyin soytarılarınıza. Öylelerini gördüm ki, kendi başlarına gülmeye ve seyircilerin en anlayışsızlarını güldürmeye kalkıyorlar. Hem de oyunun anlayış isteyen en can alıcı yerinde. Kötü bir şey bu; acıklı bir budalalık bu yoldan tutunmaya çalışmak. Haydi, gidin hazırlanın.”