tanimadan sevilen uzaktan bir akraba gibiydi ya da sonradan pesime takiliveren bir gecmisin noktasi, virgülü, bas harfi.
hic bilmedigim abim, kardesimdi;
hrant dink,
seninle ilgili cok planim vardi.. daha dun gece senden bahsetmistik.. ertesi gun bir telefon gelir inanamam duyduklarima.. hemen haber sitelerine girerim sonra su resmi görürürüm;
ve bakakalirim.. nefes alamadigimi hissederim bu resme bakarken.. yanlis bi seyler vardir cünkü bu resimde.. herhangi bir resimde olmamasi gereken cok sey vardir.. ölüm var en cok ama, ölümden öte bir sey var. en umursamaz insanin bile canini yakan bi sey.. anlayamam önce, edinilmis o sakin, nötr dünya görüsümle.. sonra dank eder inceden.. alti yirtilmis ayakkabilarinin sag tekini görürüm. o yirtiktan hayatina, sorunlarina, cektigin acilara dair cikarimlar yapar beynim.. o yirtik pabuclu insanin her gün tasidigi kaygilar gelir aklima.. sonra kendi kaygilarim.. bugulu bakislarin iyice anlam kazanir bay dink, niye o kadar bugulu bakmak zorundasin ki? sonra tam üc tane cocugun oldugunu düsünürüm.. seranin nese dolu tavirlarini sonra seraya aldigin son fotograf makinesini ve tekrar yirtik pabuclarini.. o yirtik pabuclara sahip olan adamin her aksam onlar uyurken cocuklarinin sacini oksadigini, bunu yaparken gözlerinin doldugunu, ama her seye ragmen yasadiklarina deger oldugunu düsünürüm, her sabah uyandiginda yataktan kalkmak icin gösterdigi cabayi düsünürüm. gün icinde aldigi tehdit dolu mesajlarla hayatina nasil devam edebildigini düsünürüm, aklim kesinlikle almasa da.. sevdigi insanlar icin duydugu kaygilari düsünürüm.. savundugu fikirler icin cocuklarindan birine bir sey olsa ne hissedebilecegini düsündügünü düsünürüm.. agladigini düsünürüm hrant dink’in.. sonra bi an durur, hrant dink’in evrenin sonsuzlugunda minnacik bir aktör oldugunu düsünürüm, tekrar.. insanin sevdiklerini karsi duydugu hislerin nasil “minnacik” olabilecegini düsünürüm, sasirarak “acaba?” derim.. anlam veremem.. ve sonra.. yetim kalan üc tane cocugun gelir aklima sonra, babalari yirtik pabuclu olan.. bir gözlükcünün önünde her seyin sonra ermesinin dünyeviligi karsisinda donakalirim. fikirlerinin, fikirlerimin önemsizligini düsünürüm sonra.. gelip geciciliginden emin oldugum dünyada cekilen acilar, olaylara yüklenilen anlamlar bu kadar koyar ilk kez.. anlamsizligi bir kez daha anlam kazanir dünyanin.. cekilmezligi bir kat daha artar gercekligin..
bu sekilde ölemezsin bay hrant dink seninle cok sey yapicaktik! yüz üstü yatmis, ayaklari fizik kurallarina uymaya mecbur birakilmis sekilde capraz sekilde düserek, aklindan gecen son düsünceleri acaba bu gün mü öldürülecegim olarak.. zihninden gecen düsüncelerde hakli oldugunu son anda anlayarak.. babalari haksiz suclamalara maruz kalmamis ogullar anlayamaz senin hissiyatlarini bay dink.. veya sadece ama yalvariyorum anlayin ki sadece zihninin baglanip cözülen nöronlari icin yargi önüne cikmamis insanlar.. aslinda seni kimse anlayamaz hrant dink. seni sen bile anlayamazsin, anlayamadan, cektin gittin.
yasadigi cagdan ve kültürden bagimsiz olamiyor bir insan.. dogrulugundan ne kadar emin olursa olsun bazi seyler var ki hala etkiliyor insani.. üzücü.. hayatin anlami kisinin ona yükledigi anlamlarda gizli oldugunu bilseniz de üzücü.. o anlamlari sifirlamayi basardiginizi düsünseniz de üzücü. anlamlarinizi sifira yakinsatirsaniz hayatin anlami da netlesiyor, anlayacak bir sey kalmadigi icin geriye, mutlu oluyor insan, ama yine de üzücü.. hep üzücü.. üzücü olmasi da üzücü.. hrant dink’leri tanimis olmak ise her seye ragmen sevindirici..
sonra nefret ediyorum ülkemden, yasamak zorunda birakildigim insanlardan.. tüm söyledikleri özetle “fikrimi ifade etme özgürlügüme saygi göstermek zorundasiniz” olan bir insanin yasamak zorunda birakildiklarini düsünüyorum, vücuduna giren kursunun yogunlugunu hissederken zihninden gecen son düsünceleri düsünüyorum, hayata atfettigi anlamlarin zihninde son bir kez yankilandigini hissediyorum.. ve aglamak istiyorum, hrant dink’in önerdiginden gayri bir gercekligin olabiliecegini düsünen insanlarin varligi karisisinda.. mutlak ve degismez gercekliklere vakif oldugunu düsünen insanlarin aczi karsisinda kusmak istiyorum. terketmek istiyorum yasadigim bu boyutu ve bu zamani.. karsisindakinin fikirlerini saygi gösterememesine degil, kendi fikirlerinden bu kadar emin olmasini kabul edemiyorum katillerin.. lanet bile edemiyorum silahin tetigini üc kere ceken o insana.. cünkü az cok biliyorum insan beyninin nasil calistigini, ve en cok da bu koyuyur; o tetigi ceken insanin benden daha az insan olmadigi gercegi..
sonra bi an icin önemli oldugunu düsündügün konulari düsünüyorum hrant dink. vatan sevgini düsünüyorum. bir insan vatanini hrant dink’ten daha cok nasil sever diye düsünüyorum. samimiyetini düsünüyorum. göz yaslarini tutamadigini düsünüyorum kameralar karsisinda.. hapis cezasi alirsam buralarda yasayamam, bu samimiyetsizlik olur dedigini düsünüyorum.. dayanamiyorum.. niye böyle söyledin ki be hrant? ha? görmüyo musun cevrendeki herkes at gozlugu takmis, herkes kendini mükemmel ve her seyin farkinda saniyo.. Yok senin gibi dusunen? ha? niye sen de onlar gibi olamiyorsun ki? ermeni soykirimi var de olsun bitsin.. seni seven sevsin sevmeyen sevmesin.. niye iki yüzlülügümüzü yüzümüze vurdun ki? bunu yapmaya hakkin yoktu hrant dink. kendimizi iyi hissettirecek bir seyler biraksaydin keske geride.. tartisma kültürümüzdeki carpikliklari böyle acikca yüzümüze niye vurdun ki?
birakip gittin bu zamani ve boyutu, ve ben bu yüzden sana öyle imreniyorum ki hrant dink..
kadehimi senin icin kaldiriyorum hrant dink. ve senden özür diliyorum.. capraz düsen bacaklarin icin, yetim biraktigin 3 cocugun icin, seninle tanismak icin bu kadar bekledigim icin, cehaletimizin bedelini ödemek zorunda birakildigin icin ve en cok da sag pabucunun altindaki yirtik icin senden özür diliyorum. öldürüldün, ama unutulmadin, unutulmayacaksin. su an arkandan aglayan herkes ama herkes seni unutacak, zamanin sonsuzlugunda senin de önemin herhangi bir digerimiz kadar olacak. ama savundugun fikirler bazilarimizin dogrulari olacak ve biz her zora düstügümüzde, kendimizi gücsüz hissettigimiz her anda seni hatirliyor olacagiz, bay hrant dink.
Yazının içtenliğini anlamana sevindim çünkü o yazı kendisiyle tanışamasamda ailesiyle olan yakınlığım, öncesinde ve sonrasında yaşadıklarına yakından şait olduğum için yazılan bir yazıydı. Olayın dinamikleride tamamen göz önünde olan birisinin tercih edilmesiydi yoksa Hrant’ın yaptığı birşey yoktu, birisi o şekilde katledilecekse öncesinde bunun yapılması gereken bir sürü kişi var.
Dediğin gibi keşke bu ülkede yaşayanlarda birşeyleri sahiplenseler ve arkasında dursalarda kökten değişim sağlanabilse… fakat AKP gibi güya inanç, bağlılık gibi temellere dayanan bir hükümetin söz konusu olmasına rağmen kapitalizmin alıp götürdüğü bir ülkede insanların bireyselliğin ötesine geçmesi zor. Politika, tarih ve ülkenin durumuyla yakından ilgilenen birisi olarak ne kadar kalkınan bir ülke gibi görünsekte kendimizi pofpoflayıp başkalarına gebe kalmaktan öteye gitmediğimizi görüyorum. Yinede umudumuzu yitirmeden değişmesi dileğiyle diyelim.
Çok güzel yazmışsın bu kadar içten yazdığını görmekte çok şaşırtıcı… Keşke Türkiyede yaşayanlar da, yaşadıkları ülkeye zarar verenler için senin kadar iyi bi anlatımla karşı durabilse, bu sıkıntısını dile getirebilse…