Banksy, 10 yıldır başta İngiltere olmak üzere farklı ülkelerde yaptığı çarpıcı duvar resimleriyle ünlenen sanatçıdır. Gerçek kimliği bilinmemekle birlikte, Banksy eserlerinde kullandığı imzasıdır.
“Gerilla artist” olarak anılan sanatçı çalışmalarında savaş karşıtı, çevreci, hayvan haklarını savunan ve tüketim çılgılığını eleştiren mesajlar vermektedir. Banksy Birleşik Krallık’taki eserlerinin yanı sıra Filistin’de yaptığı siyasi eserlerle de tanınıyor.
Banksy kimdir? Bu sorunun yanıtını vermek gerçekten zor, çünkü sanatı dışında hakkında bildiklerimiz çok sınırlı. İngiltere’nin tarihi liman şehri ve 90’lı yıllarda triphop müzik ekolünün başlatıcısı Bristol’de doğmuş ve küçük yaşlarda kasaplık eğitimi almıştır. Çevresindeki bir çok insan gibi sıradan işlerde çalışıp, bir ayyaş olarak ölmek seçeneğine karşı; sokak sanatçısı olmayı seçmiştir. Ailesi onu bir ressam sanmaktadır…
Sokaklarda yaptığı sıradan işlerin ardından, kısa sürede kendini yetiştirmiş, artık bir imzaya dönüşmüş Banksy adını alarak estetik beğeniyi hitap eden ve aynı zamanda protesto yönü ağır basan kendine has tarzını yaratmayı bilmiştir. Şablon üzerinden yapılan ve diğer tarzlardan yaratıcı desen çizimi ile ayrılan stencil graffiti’nin öncüleri arasına girmiştir. Grafiti geleneği içinde var olagelmiş, karikatürize tiplemeler üzerinden biçimlenen cool mizah anlayışına yapıtlarında yer vermez. Banksy’nin mizahı düşünseldir, ironik protestolara ve kara mizah öğelerinin kullanımına ağırlık verir. Duvarlara bir tabloymuş gibi özenle yaklaşan tarzıyla, benzerleri arasında kolayca fark edilecek bir yetkinliğe ulaşmıştır. Çalışmalarında düş gücü ve ince zekayı bir araya getiren Banksy, kısa sayılabilecek bir dönemde çok sayıda takipçi yada fan’ı etkilemeyi bilmiştir.
İngiltere de başlayan serüveninde, New York’tan Barcelona’ya, Paris’ten Batı Şeria’ya küresel boyutta sokaklara parmak izlerini bırakan, gezgin bir sanatçıya dönüşmüştür. Nike gibi bir çok büyük şirketin tekliflerini geri çevirmesine rağmen, artan popüleritesi nedeniyle bazı sokak sanatçılarının eleştirilerine de maruz kalmıştır. Eleştirilere rağmen, Punk nasıl rock müziği dönüştürülmeye çalışıldığı parıltılı, şöhret oyunundan kurtarıp sokaklara geri döndürmüşse; Banksy de sanatı büyük müzelerden hayatın nabzının aktığı sokağa indirmiştir. Banksy’ye göre sesi çıkamayanlara ses olmak grafitinin başlangıç noktasıdır ve yapıtlarında Punk’ın saldırgan tarzı belirleyicidir. Zaten kurumlara, kuruluşlara bağlı olmadan bireysel yaratıcılıkla yapılan grafiti sanatının kendisi, Punk’ın ‘kendin yap’ etiğinin bir yansıma alanı da değil midir? Sprey boya ile sesini yükselten alt-kültürün, kenar mahallelerin bıçkın çocuklarının şairliği misyonunu üstlenen ise Banksy olmuştur.
Politik Tavır Olarak Sokak Sanatı
Duvara resim yapma geleneği mağara devrine kadar inse de, çağdaş grafiti sanatını oluşturan damarın modern şehirler oluşumu ile dikkat çeken duvar yazılaması geleneğine bağlamak daha doğru olacaktır. Graffiti 70’lerin sonlarında Jean Michel Basquiat’ın çalışmaları ile sanat camiasının ilgisine mahzar olsa da kökenlerini daha eski tarihlerde aramak gerekir. Kapitalist metropol cangılları arasında oluşan getto’lar ve oradan türemiş alt-kültürlerle ilişkilendirmek sağlıklı olacaktır. Örneğin 1968 Mayıs’ında ayaklanmacı gençler protesto ve ütopyalarını estetik yaratıcılıkla duvarlara vuruyorlardı. Banksy’nin yapıtı bu protestocu geleneğin bugünkü en canlı örnekleri arasındadır. Savaş karşıtlığı, hayvan hakları savunusu, isyancı gelenekle bağ ve radikal politik vurgular Banksy’nin sokak sanatında en belirleyici temalardır.
Günümüzün kavramsallaşmış ve kurumsallaşmış sanat anlayışlarına bağlı üretimlerde politik duruş ve tavırlardan uzaklaşma eğilimi belirgindir. Politika olsa olsa en kiç formlarda içerikten ve isyancı özden yoksunlaşmış, yoksullaşmış biçimlerde gündeme gelmektedir. Buna karşı Banksy protestolarını gündelik hayatın aktığı sokaklarda, deyim yerindeyse insanlarının gözlerinin içine sokar. Sanat aracılığıyla gerçekleştirdiği açık protestolarını sloganlarla birleştirmekten çekinmez. Bu yüzden ‘sanat ve sanatçı’ tanımlamaları yerine, ayaklanmacı dilden ‘vandal ve vandalizm’ terimlerini tercih eder. Graffiti yanında savaş karşıtı gruplar, Greenpeace ve reklam karşıtı Avdet gibi muhalif gruplar için poster ve afişler hazırlamıştır. Yayınladığı manifestolardaki tutumunu lafta bırakmaz, hayvanlarla deney yapan kuruluşların duvarlarına ya da tepesinde güvenlik kamerası kurulmuş binaların duvarlarına protest işlerini gerçekleştirir.
Kuşkusuz bu protestolardan en önemlisi İsrail hükümetinin Filistin sınırına inşa ettiği, Londra ile Zürih arasında kadar uzun bir mesafeyi kaplayan ve BM tarafından hukuk-dışı ilan edilen ‘güvenlik duvarı’na yaptığı işlerdir. Banksy, kendi ifadesi ile ‘Filistin’i bir açık hava hapishanesine çeviren utanç duvarına’ Tatil Enstantaneleri’ adını verdiği 9 adet boyama yapar. Başını duvarın karşı tarafına çıkarmış bir at, duvarın öte tarafına geçmeye yarayan sağlayan merdivene çıkan çocuk gibi. Ama aralarındaki en yetkin çalışma kuşkusuz iki çocuğun duvara açtıkları düş gediğidir. Banksy’nin spreyinde parçalanıp, kaldırım taşlarına dönüşen utanç duvarı; bir düş kumsalına açılır…
Sanat Eylemcisi Olarak Banksy
Resmi makamlarca kısa sürede son verilen olaylı underground sergileri dışında Banksy’nin eserlerini dünyanın en saygın müzelerinde de görmek mümkündür; fakat korsan olarak. Londra’daki Tate Modern, Paris’teki Louvre, New York’taki Metropolitan Museum of Arts gibi dünyanın en önemli sanat merkezlerine yapıtlarını bırakıp, yetkililere telefon ederek haber vermek ilk akla gelen korsan etkinliklerindendir. Kendi yapıtları yanında; örneğin Monet’in zambaklı, gölet resminin baskısına, bir süper market arabası ekleyerek müzelere yerleştirir. Burada amaç dikkat çekmek ya da şov yapmanın ötesinde, sanat eserlerinin karanlık müze salonlarında birer yüce nesne konumuna yükseltilmesine yönelik tepki öne çıkar. Ve ilk önce akla Dada’cıların elitist sanat anlayışlarına karşı yükselttiği protestoları ve anti-sanat hareketini getirir. Banksy’ye göre ‘galeriler bir avuç milyonerin koleksiyon fiyatlarını yükselmesinin aracı’ konumuna gelmiştir ve bu yüzden sanat eyleminin başlıca hedefi konumundadırlar. Burada başta andığımız Punk hareketi içinde yer alan bir çok insanın, tavırlarının kökeninde Dadaist başkaldırıyı görmelerini rasyonalize etmemiz kolaylaşır.
Banksy, 2001 yılında Soho sokaklarına omzuna bir roketatar yerleştirerek boyadığı Mona Lisa çalışmasında ya da 2003 temmuz’unda Londra’nın Westway otobanına Rodin’in Düşünen Adam heykelinin bir kopyasını başına bir trafik konisi ekleyerek sergilediğinde öncü sanat geleneği isyancı yanını devam ettiriyordu. Kutsanarak içi boşaltılan klasik sanat eserleri, Banksy’nin yabancılaştırma yöntemiyle yeniden kitlelerle buluşabiliyordu. Dünya metropollerinin duvarlarına ‘this wall is a designated Grafiti Area’ pusulasını bırakıyor ve bu duvarlar kısa sürede bir çok yaratıcının işlerini bıraktığı özgür bölgelere dönüşüyordu. Bu etkinlikteki amaç kenarda bekleyen insanları sokak sanatı üretmeye kışkırtmaktır. Banksy’nin çağrısı üzerinden 15-20 gün sonra Grafiti Area ilan edilen duvarlara baktığımızda bir çok farklı insanın elinden çıkmış bir kolektif üretimle karşılaşırız. Bu da akla hemen başta Sürrealist’ler olmak üzere, öncü sanat geleneğinin kitleleri kolektif üretime çağıran manifestolarını getirir.
Graffiti dışında; ekleme kolajlar, çizimler ve yerleştirme işlere imza atmış Banksy’yi konsept bir yaratıcı olarak kabul etmek gerekir. Son işleri arasında yer alan; iğdiş edilip, kan benzeri kırmızı boya sızdırdığı telefon kulübesini, uluslararası bienallerde sergilenen enstalasyon işlerle kıyaslamak ilginç olacaktır. Küresel sanat camiasında kabul görmüş sanatçılarının yaptığı cansız, artık birbirinin taklidine dönmüş yerleştirmelerin yanında, Banksy’nin sokağa yerleştirdiği o yapıt şok etkini ve özgünlüğü kendi içinde taşımaktadır.
Kısaca tanıtmaya çalıştığız Banksy’yi, artık zamanın ruhuyla bütünleşmiş bir sanat fenomeni olarak kabul etmek gerekiyor. Ve dünya metropollerinin duvarları tahrik olmuş bir biçimde Banksy’nin gelip, onları canlı bir şey’e dönüştürmesini bekliyor. Kim bilebilir, belki de bir sonraki uğrak İstiklal caddesi, Kızılay ya da Alsancak olabilir?
Son olarak Banksy’nin hayatını konu neden eğlenceli ‘Exit Through the Gift Shop’ filmini izleyebilir, bu gizemli insanı daha yakından tanıyabilirsiniz.